Yok Olma Çağı

Yok Olma Çağı

Amerikalı yazar Willie Johnson tarafından yazılan oyun, New York’ta doğup büyüyen Grundrisse’in hikayesini anlatmaktadır. Uzun süredir uyuyamayan Grundy, hayalleri ve gerçekleri arasında gidip gelirken annesinin ölümü ile zor bir karar vermek zorunda kalır: ya annesinden kalan eski kitapçıyı emlakçılara satıp şehirden kaçacak ya da kitapçının başına geçip mahalle ekosisteminin zenginliğini koruması için uğraşacaktır.

Annesinden miras kalan kitapçı ve onu şehir hayatından uzaklaşmaya ikna etmeye çalışan sevgilisi Maggie arasında gidip gelen Grundy’nin yaşadıkları; kentsel dönüşüm, bu dönüşümün ekosistemde yarattığı dengesizlik ve ‘Y-kuşağının’ arada kalmışlığı temaları üzerinden aktarılıyor.

Devam
Alnıtemiz

Alnıtemiz

Mezara kadar değil pazara kadar Stand-up parolasıyla yola çıkan Deniz Alnıtemiz'in son durağı moda sahnesi.

Devam
Öyle Şeyler Yalnızca Filmlerde Olur

Öyle Şeyler Yalnızca Filmlerde Olur

Öyle Şeyler Yalnızca Filmlerde Olur, Samsun’dan Notting Hill’e uzanan, dürüst ve cesur bir büyüme ve kendini bulma hikâyesi.
Bu eğlenceli anlatıda Pınar Göktaş, aşk filmlerindeki ‘mükemmel uyum’ fikriyle büyülenen ve ‘’hayatının aşkını’’ bulmaya karar veren bir kız çocuğunun aşkı arayışını, cinselliği keşfedişini, kendi çocukluğu ve gençliği boyunca yaşadığı romantik ilişkiler üzerinden; kişisel hikâyesini zaman zaman kurmaca ile destekleyerek anlatıyor.

Doksanlı yılların sonu ve iki binli yılların başına yayılan hikâye, seyirciyi dönemin romantik filmleri, vintage objeleri ve pop starı Tarkan’ın hit şarkıları arasında dolaştırıyor. Oyun, aynı zamanda Tarkan’a yazılmış güzel bir teşekkür mektubu.

Yönetmen Şule Ateş ve Oyuncu Pınar Göktaş’ın ortak bir yaratımıyla, prova sürecinde birlikte geliştirdiği metin, aşk, ilişkiler ve toplumsal cinsiyet rolleriyle ilgili kabullerimizi sorgulamamızı sağlıyor ve bunu bolca kahkaha eşliğinde yapıyor.

Devam
Çalgıcı Gülali Masalı

Çalgıcı Gülali Masalı

“Bilmem ne” krallığının örnek birer lider olarak yetişen genç prensi ve prensesi bir gün kara bir duman tarafından kaçırılır. Kralla kraliçe ne yaparlarsa yapsınlar çocuklarını bulamazlar. Ülke bir açmazın içine sürüklenir. Karmaşanın ve kaosun ülkenin dört bir yanını sardığı günlerde saraydan yayılan bir haber bütün halka tekrar umut verir. Kraliçenin yeni bir oğlu olmuştur. Halk yeni prensleri şerefine kırk gün kırk gece düğün dernek kurar ve hep bir ağızdan haykırır: “Yaşasın geleceğin kralı!” Ama genç prensin yüreğinde başka şeyler yatmaktadır...

Çalgıcı Gülali tutkuları ve sorumlulukları arasında sıkışmış, güçlü olmayı sorgularken farklı bir büyümenin yolunu arayan bir çocuğun hikayesi... Gür Kahkahalı Kayıkçının da dediği gibi, “bir hikayemiz var, anlatmazsak öleceğiz”, buluşacağımız günü dört gözle bekliyoruz!

“Bu dünyada kim kral olmak istemez ki?”

Devam
Deniz Göktaş Stand-Up

Deniz Göktaş Stand-Up

Deniz Göktaş stand up gösterisiyle Bahçe Galata'da. Açılış Ali Fuat Ergüner'den.

Devam
Özge Özel Stand-Up

Özge Özel Stand-Up

Özge Özel'in önüne çıkan tüm kavramları evire çevire içini boşalttığı ve bundan 1 gram pişmanlık duymadığı tek kişilik şovu.

Devam
Ama

Ama

Prömiyerini İstanbul Uluslararası Fringe Festivali'nde yapan "Ama" oyunu, altı kişilik yeni kadrosuyla tekrar sahnelerde.

Oyuncu Meltem bir televizyon dizisinde oynamak için deneme çekimine gider ve burada kendisini kameraya alan Zafer ile aralarında gerilimli ve erotik bir diyalog gerçekleşir. Oyun Meltem'in yer aldığı bir tiyatro gösterisinin kulisinde ve fuayesinde yaşanan sohbetlerle ilerler.

"Ama", İstanbul'da yaşayan sanatçıların profesyonel ve özel hayatlarının kesişimine odaklanıyor ve günümüzdeki cinsel kimlik tartışmalarının mizahi bir analizini yapıyor.

2021 yılının Kasım ayında Almanya'nın Dresden kentinde düzenlenen Fast Forward Avrupalı Genç Yönetmenler Tiyatro Festivali'nde yer alan "Ama" gücünü metninden ve oyunculuk performanslarından alıyor.

"Beni mutluyken seviyor. Ben yanında depresyona girebileceğim birini istiyorum."

Devam
Benim Burada Ne İşim Var?

Benim Burada Ne İşim Var?

Einstein ‘ön yargıyı parçalamak atomu parçalamaktan daha zor’ der.
Taze baba komedyen Mustafa Sağır’a göre ise küçük kızını uyutmak her şeyden zor.
Beş yıldır çeşitli kültür sanat mekanlarında stand-up icra eden Mustafa Sağır, tek kişilik gösterisi Benim Burada Ne İşim Var? ile sezonda izleyiciyle buluşuyor.

Devam
Sen Balık Değilsin Ki

Sen Balık Değilsin Ki

Suyun yolunu kesersin, kum çuvalları dizersin, beton örersin; ama ne yapar ne eder, bi yerden bi çatlak bulur, ve özgürce akmaya devam eder su. Yolculuğu her seferinde başka engellerle karşılaşacak, bulanacaktır elbetteki... Bu hep böyledir ve böyle olduğunu bile bile 'su cinayetleri' işlenir durmadan bu ülkede. Bu eser suyun yolculuğunu kendi yolculukları yapanların ve her türlü suyun sularında gezinenlerin hikayesidir.

Bavul açılır ve içinden dökülenler çatlaklarını elbette ki bulur.

Devam
Lesli Karavil Stand Up

Lesli Karavil Stand Up

Lesli Karavil, tam olarak 90 dakika size hayallerinizin ötesinde bir gece yaşatıyor.

Aklınızın alamayacağı bir enerji ve samimiyetle sizi kahkahalara davet ediyor. Teknoloji özürlü olmanın sancıları, yurt dışına kaçış planları, kadın olmanın zorlukları ve daha bir sürü hikayeyi en komik dille sizlerle paylaşıyor.

Devam
Altın Elma

Altın Elma

Altın Elma “En Güzel Olana”

Sonsuz güzelliğin üç tanrıçası biraz yorulmuş ve yaşlanmış ama hala eski aşk hikayelerindeki mutluluğu aramaktan vazgeçmemişler. Bir akşam üzeri biz, fanilerle bir araya geldiklerinde bile, Afrodit, Athena ve Hera ortak yazgılarının biricik sorusunu sormadan duramıyor: En güzel olan kim? Bu üç tanrıçanın günümüzdeki hallerinden yola çıkan beden kuklaları, hikayeler, şarkılar ve bol mücadele dolu bir yarışma ile bize sıra dışı bir yolculuk vadediyor. Altın Elma, o elmayı kazananın bile sahip olamayacağı kadar eğlenceli bir dünyayı keşfetmek için yenilikçi bir tiyatro deneyimi.

Devam
Hatırlarsanız Mahremiyet Demiştik

Hatırlarsanız Mahremiyet Demiştik

Annesinin ölümünden sonra annesine ait eşyalarla ne yapacağını bilemeyen bir kadın, cenazeden bir hafta sonra eşyaları mezat yoluyla satmaya karar verir. İlk defa mezatta satış yapan kadın karşılaştığı eşyalar ile hem geçmişini hem de unuttuğu hatıralarını anımsamaya başlar. Bu ilginç mezat; eşyalar, geçmiş, bugün ve hikâyeler aracığıyla bir kadının kendisini yeniden tanıma ve tanımlama oyununa dönüşür.

Devam
Katie's Tales

Katie's Tales

Katie's Tales, bir kadın ve korkunç bir olaydan sonra onu bir gün geri dönme sözüyle terk eden sevgilisinin hikayesidir. İçinde kiraz ağaçları olan bir bahçenin hikayesi.

Katie'nin hayatı bekleyiş ve oluş vaktinde gelişir - yeni ve vahşi zamanlarda. Katie, birkaç yabancı hizmetçiyle birlikte korunaklı bahçesinde, hayatının ve tarihin sessiz tanıkları kiraz ağaçlarının gölgesinde yaşar. Katie her gün ziyaretçi kabul eder: Her an, gidenin geri dönüşünü getirebilir ve Katie kendini hazır tutmakta zorlanır. Katie bize hikayeleriyle arzuyu ve bekleyişi, sessizliğiyle ise dile getirilmeyenleri anlatır. Bekleyen kendisi bir yolculukta, canlı çerçevelerle yontulmuş yaşam yolunda dilsiz durur, bahçesinin merkezinde, hatıralarla dolu kiraz ağaçlarının gölgesinde- Tarihin önünde duran bir kadın. Karşısında kendi ışıkları ve kendi gölgeleri, geçmişle geleceğin kavşağında. Katie'nin somutlaştırdığı dile getirilmemiş arzu, bizi ait olduğumuz yer üzerinde düşünmeye; kendimizi, olayların sağır edici akışında ve arzuların karmaşık kasırgasında bilincimizin rolü hakkında sözsüz bir soruya açmaya davet ediyor.

*Gösterim dili İngilizce'dir.

Devam
Vittoria de Ferrari Sapetto in Paso Al Pubblico Dans Performansı

Vittoria de Ferrari Sapetto in Paso Al Pubblico Dans Performansı

Bir kadın, bir hayvan
Bir müzisyen, bir bir hayvan terbiyecisi
Bir izleyici topluluğu, bir sirk

Seyircilerle sanatçılar arasındaki bariyerin neredeyse ortadan kalktığı bu sahneye ait açıklıkta, edimsel gayeyi topluluğun dansçıyla etkileşimi belirliyor. Oyun ve tehlike arasındaki ayrımı oluşturan ince çizgi, her bir rolün derin düşüncesini ve farkındalığını da beraberinde getiriyor; her eylem kendi tepkisini doğuruyor ve enerji yüklü bir döngüsellik yaratarak bütün unsurları gerekli kılıyor. Performans, izleyicilerin varlığının önemine vurgu yapıyor ve dansçının hareketlerinin güdülerine yeniden can veriyor. Bu, bir dizi, insan bedeninin sınırlarının ve gücünün zorlandığı, sahneye ait eylem üzerinden nükseden ve giderek güçlenen, cezbedici bir müzisyen-terbiyecinin eşlik ettiği temel bir dramatik konsept.

Devam
Bizi Öldürmek İsteyen Muhteşem Hayat

Bizi Öldürmek İsteyen Muhteşem Hayat

Bir doktor üç deliye “Gelin deliler biz beraber deliistanda sizinle bir deli dükkanı açalım!” demiş. Deliler deli dolu bar bar bağırmış deli doktora “Neden olmasın?!” diye, “Sen deli biz deli derman oluruz birbirimize. Bizi öldürmek isteyen hayat muhteşemdir hem de!”
Hastanemize hoşgeldiniz.

Devam
No Name Queen

No Name Queen

Önce çok güçlü bir ışık yandı.
O ana kadar kendime hep sen özel bir çocuksun Bahar diyordum.
Sonra sisler dumanlar.
Bir insan yıllarca denediği halde olmuyorsa bırakmalı bence.
Pozumu aldım.
Bizim gibilerden ne olur gız.
Kasedi başlatabilirsiniz diye şöyle bir komut verdim.
Ya ben özel olduğunu düşünen bir gerizekalıysam.
3-2-1
Beyonce sahneye çıkıyor.

Devam
Tırnak İçinde Hizmetçiler

Tırnak İçinde Hizmetçiler

Günümüz dünyasında geçen özgün bir oyun olan "Tırnak İçinde Hizmetçiler” merkezine bir evdeki iki ‘’hizmetçi’’yi alır. Bu iki kadın kim olduklarını bilemeyecek hale geldikleri bir oyunu sürdürmeye devam ederken, kaçmak istedikleri kendileri ile yüzleşmek zorunda kalırlar. Bu yüzleşmeye sebep veren belirsizliğin içinde tek sığınakları, tekinsizce oyun oynamaya devam etmektir...

Devam
Uyandığımda Sesim Yoktu

Uyandığımda Sesim Yoktu

Bu oyun 2013 yılında Anne Sexton, Sharon Olds, Amy Gerstler ve Sylvia Plath’tin yazılarından ilham alınarak kadınların birbirleriyle nasıl bağdaştığını ele alan bir çalışma ortaya koymak için yazılmaya başlandı.

En derin ve en utanç verici düşüncelerimizi, mütemadiyen yaşadığımız zihinsel uyumsuzluğu, nesillerdir bize benimsetilen o içselleştirilmiş erkek bakış açısını ve erkek egemenlik zulmünü, bizzat idame ettirdiğimiz o ikiyüzlülüğü açığa çıkartmaya çalıştı.
Uyandığımda Sesim Yoktu kişisel bir yolculuğun belgesi. Üç yıllık çok yoğun bir sohbeti damıtarak 60 dakikalık bir tiyatro oyununa, hikaye anlatma gayesiyle bazı öykü düzenekleri ekleyerek aktarıldı. Uyandığımda Sesim Yoktu gün yüzüne çıkarmaya korktuğumuz ve aslında bizi özgür kılan çıplak, kırılgan ve saf gerçeklerden oluşmaktadır.

Amy Nostbakken ile Norah Sadava çağdaş feminizmin çelişkisini harikulade bir ifade ediş biçimi bulmuşlar, hem de bir kez bile akademik jargona ve hareket retoriğine başvurmadan. İçinde bulunduğumuz ikilem bu iki kadının keder, öfke ve hüsranla düğümlenmiş boğazında saklıdır. Seyirci cevapsız bırakılmış sorular eşliğinde salondan ayrılırken kulaklarında da oyunun son
cümlesi yankılanmaktadır: “Onca yol kat ettik, artık dönmeyiz geri...”

Uyandığımda Sesim Yoktu, açık bir şekilde baskı gören, örtülü bir baskının içinde kendini bulan, yaşadığı bir çok korku ve toplumun ona dayattıklarından dolayı kendini ifade edemeyen, sesleri kısılmış, hırpalanmış, hatta canice öldürülmüş kadınların hakları için yazılmış bir başkaldırı oyunudur. Kadına şiddeti ve kadının toplumdaki yerini, annesinin ölümünden sonra kendi hayatınında tıpkı ona benzemesi üzerine sorgulayan bir kadın yazarın hikayesidir.

Uyandığımda Sesim Yoktu bir başkaldırı ve meydan okuma olarak, kadınların özgürce kendi seslerini bulabildikleri, kendilerini ifade edebildikleri bir toplumun mümkün olacağını bize göstermek ister.

UYANDIĞIMDA SESİM YOKTU kadının kendi gücünü hatırlaması, ayakta durabilmesi ve özgürce kendini ifade edebilmesi için kadınların sesi olmayı amaçlıyor.

5. Priştine Uluslararası Tiyatro Festivali En İyi Oyuncu ödülünü almıştır.

Devam
Nora 2

Nora 2

Oyun, Henrik Ibsen’in ünlü oyunu Nora (Bir Bebek Evi)‘nın devamı olarak Amerikalı oyun yazarı Lucas Hnath tarafından 2017 yılında yazılmıştır.

Ibsen’in metninin finalinde Nora, kocasını ve üç çocuğunu geride bırakarak evini terk eder. Lucas Hnath oyunu yazmaya başlarken aklında iki fikir olduğunu söylüyor: Birincisi bir kapı çalacak (Bu kapı, Nora’nın 15 yıl önce çıkıp gittiği evin kapısıdır.), ikincisi Torvald (Bu erkek, Nora’nın 15 yıl önce terk ettiği kocasıdır.) ve Nora, Ibsen’in metninde yapmadıkları şeyi, gerçek bir tartışmayı (yazarın deyişiyle ‘boka batmak’) yapacaklar. Dolayısıyla bir kapı çalınır, Anne Marie (Bu kadın, Nora’yı da, Nora gidince Nora’nın üç çocuğunu da büyüten kadındır.) kapıyı açar, gelen Nora’dır; tam 15 yıldır kendisinden hiç bir haber alınamayan, öldü zannedilen Nora. Ve oyun başlar.

Devam
N’Olcak Bu Yusuf Umut’un Hali

N’Olcak Bu Yusuf Umut’un Hali

''Ben Yusuf Umut. Genelde böyle söyleyince hangisini kullanıyosun diye soruyolar. Ben ikisini de sevmiyom diyom. O yüzden ikisini de kullanıyom. Dedem demiş illa Yusuf koyun. Peygamber ismi, mübarek olur. Annem de Umut istemiş. İşte Yusuf Umut. Ben olmuşum.’'

Yusuf Umut, tanımlayamadığı ama vaz da geçemediği bir özgürlüğün peşinde kendi yolculuğunu anlatıyor. Acaba bu özgürlük, sınırlarından taşan Yusuf Umut’u en sonunda aradığı ortama yakınlaştırabilecek, onu çekyatların, kuralların, sınırların içinden kurtarabilecek mi?

Bi de buradan soralım;
Ne Olacak bu Yusuf Umut’un Hali?

Devam
Sıradan Karşılaşmalar

Sıradan Karşılaşmalar

Sıradan bir günde, herhangi iki kişi, olağan bir şekilde karşılaşır. Hayatlarının kesişmesi ile başlayan hikayede yaşam ve sahne, gerçek ve kurmaca iç içe geçer. Ayfer ve Sinan’ın kendi hayatlarına birbirlerinin gözünden bakma çabalarından geriye bazı ihtimaller kalır. Belki de hiçbir şey zannedilen kadar sıradan değildir.

Devam
Parça/Parça

Parça/Parça

“Nasıl sonuçlanacağı meçhul bir deneme”

2022’de kurulan genç bir topluluk olarak sizlere ilk oyunumuz Parça/Parça ile merhaba diyoruz. Kendimizi hiçbir mecburiyet altında olmadan gönüllü olarak bir araya gelmiş bir “postpandemik cemiyet” şeklinde tanımlıyoruz.

Bu ilk oyunumuzda Çağdaş Türkiye Edebiyatının öne çıkan genç yazarlarından Gamze Arslan’ın öykülerini Sanem Öge’nin sahneleyişiyle bir araya getiriyoruz. Gamze Arslan’ın “büyülü gerçekçi” öykülerinden sıyrılan ayrıksı karakterler, Sanem Öge’nin süzgecinde sizlere ulaşmaya çalışan birer “güvenilmez anlatıcıya” dönüşüyor. Geçmişlerinden bugüne sürükledikleri şiddet sarmalının kıskacında bilerek ya da bilmeyerek kriminalize olmuş bu üç karakter, anlatıları içerisinde kendi sürpriz sonlarını hazırlıyor.

Aykırı doğalarına ve pozisyonlarına rağmen, gönüllü bir “anlatım” faaliyeti üzerinden bizlerle bağ kurmaya çalışan bu üç tuhaf ve kırılgan karakterin genele karışma çabası başarılı olacak mı? Bilemiyoruz. Ancak belki biraz da “belirli koşullar altında tuhaflaşmaktaki haklılığımız” üzerinde durmak istiyoruz.

Postpandemik Cemiyet olarak, sizleri bizim de nasıl sonuçlanacağını bilmediğimiz bir sahneleme deneyimine davet ediyoruz.

Devam
Yabancı

Yabancı

Meursault bu oyunda ilk ve son kez başından geçenlerin öyküsünü anlatıyor: Var oluşuna kast edenlerin öyküsünü…
Cinayet işlediği için değil ama annesinin cenazesinde sütlü kahve ve sigara içtiği için; üstelik bu ahlak dışı tavrını utanmazca kabul ettiği için idama mahkûm edilen Meursault’nun hapsedildiği hücrelerin sonuncusundayız… Birkaç gün önce Fransız milleti adına verilmiş bir kararla bir iki saat sonra devasa bir meydanda ibret-i âlem için kafası kesilecek olan Meursault’nun son dakikalarına tanıklık edeceğiz… Biz, karar açıklanırken duruşmada ayağa kalkması istenen seyirciler son kez onun karşısındayız.

Devam
Nasıl Bilirdiniz?

Nasıl Bilirdiniz?

Neredeyse görülmeyecek kadar fark edilmeyen bir kadın, yeraltında sessiz uyuyan ölülerin yerüstünde yeniden konuşulması için onların hikayelerini anlatıyor; hayalet olup da kaybolmalarına izin vermemek için.

“Herkes anlatılacak kadar eşittir.”

Devam
Fotoroman Kralı

Fotoroman Kralı

Sokağa çıkma yasakları, seks filmleri furyası, sinemaların kapanması, faili meçhuller, sendikalaş-ama-ma faaliyetlerin gölgesinde, 1970'lerin son çeyreğinde, fotoroman sevdalısı bir gencin karakomik yolculuğudur bu oyun. Düğünlerde Aşuk- Maşuk oyunları oynayarak çekeceği fotoromanlara para biriktirirken giyindikleri Aşuk- Maşuk kıyafetleri içerisinde aşklarını yaşayanların hikâyesi, dünyanın zırhını aşk deler çünkü, baskının kederini bir kahkaha dağıtır çünkü.

Devam
Pezzettino

Pezzettino

O, herkesin kocaman olduğu ve cesaret isteyen, harika işler yaptığı bir dünyada yaşar. Küçüktür, bir “parçacık”tır yalnızca. “Herhalde bir başkasının parçasıyım, bir başkasına ait olmalıyım” diye düşünür ve bir gün, kime ait olduğunu öğrenmek için yola düşer.
Küçük bir çocuğun, büyük insanların dünyasındaki bütün özlemlerini derinden kavrayan bir öykü. Bir bütünün parçası değilsen, bir parça olarak bütünsündür belki. Parçadan bütüne uzanan bir arayış, bir yolculuk, bir oyun.

Devam
Bir Tatlı Kaşığı Çamur

Bir Tatlı Kaşığı Çamur

Mutfağa hapsolmuş bir kadın, bize yaptığı yemeklerden, kocasından, babaannesinden, çocukluğundan, çocukluk aşkından bahsediyor. Toplumsal cinsiyet üzerine yapılan akademik çalışmalar kapsamındaki röportajlar sonucunda kaleme alınan Bir Tatlı Kaşığı Çamur, tek bir kadının ağzından dökülenler gibi görünse de aslında bütün kadınların ortak hikayesi, dili, hissi, ifadesi...
Oyunun dünyası da tam bu ortak paydadan beslenerek hayat buluyor. Metnin de yardımıyla oyuncular, fiziksel tiyatro teknikleri ile performatif oyunculuk ve çağdaş dans olanaklarından faydalanarak, sözlerin ve bedenin hareket ve anlam olasılıklarını araştırıyor. Dekorun ve seyirciyle aralarındaki duvarın olmadığı boş bir alanda, uzamın ve oyunsu olanın peşine düşerek sahnede var oluyor, yine bu yollarla dinamik ve alternatif bir dil yaratmanın peşine düşüyorlar.

Devam
Abzu

Abzu

Susuzluğun ağaçları kuruttuğu, denizlerden çok uzaktaki küçük bir kasabada yaşayan Ayşe Zuhal, çiçeklerden ziyade böcekleri merak eden, bunun çevresindekiler tarafından neden ‘saçma’ bulunduğunu bir türlü anlayamayan ve bu yüzden de pek çok şeye kulaklarını tıkamış bir kız çocuğudur. Günlerden bir gün, evinin banyosundaki giderden sızan bir şarkı duyar. Ona bir yerlerden tanıdık gelen bu şarkının peşinden lavaboya eğildiğinde ne olduğunu anlayamadan, hop! Tavşan deliğinden düşen Alice gibi su borularından aşağıya yuvarlanıverir. Ayşe Zuhal, bu karanlık ve pek çokları için ürkütücü yerde eve geri dönmenin yollarını ararken sayısız yaratığın yaşadığı gizemli bir dünyayla karşılaşacak, evinin altındaki borulardan uzak okyanuslardaki balinalara kadar uzanan görünmez bağları keşfedecek, çıktığı yolda hem kendisini hem de çevresini yeniden tanıyacaktır.

Devam
Kadınlar Bölümü.IR

Kadınlar Bölümü.IR

“KADINLAR BÖLÜMÜ.IR“, İran'ın ayrı bölgelerinde şiddete maruz kalan ve farklı şekillerde ölen dört kadının ruhlarının, arafta kendilerine ayrılan yerde bitmeyen bir döngüde hesap verdikleri bir oyun. Dört bölümden ve birer monologtan oluşan, İran'ın bugünkü sosyal bağlamını yansıtan ve gerçek hayattan beslenen sürreal bir metin.
Farsça sahnelenen oyun, bulunduğu ülkenin dilinde, üst yazıyla icra edilir.

Devam
Denizler Bizi Çağırdı

Denizler Bizi Çağırdı

‘’Gitmek mi zor kalmak mı derler ya hep… Annem için eşikte kalmak zor. Eşik şeytanları getirir çünkü.’’

Arzularımız kime aittir? Ailemize mi? Çevremize mi? Sisteme mi, yoksa kendimize mi?
Şehirde yaşayan Muzaffer, bir gün kasabasına döner. Kardeşi Ahmet ile beraber, memleketinde arkasında bıraktığı hegemonik düzenle yeniden yüzleşir. İki erkek kardeş arasındaki çatışma geçmişi bugüne taşır.
Denizler Bizi Çağırdı erkeklik, sıkışmışlık ve sınırlar üzerine bir hikaye… Şehirde tutunmak, taşrada yaşamak, gitmek ve kalmak… Artık burada yaşamayan bir bedeni buraya getirmek…

Devam
Dönüşüm - Sorularımdan Korkmayın, Ben Sadece Bir Dramaturgum

Dönüşüm - Sorularımdan Korkmayın, Ben Sadece Bir Dramaturgum

Aynı Akşam İki Etkinlik

Dönüşüm / Solo Dans
Sorularımdan Korkmayın Ben Sadece Bir Dramaturgum / Performatif Sunum

Dönüşüm
Dönüşüm, içeri ve dışarı doğru çıkılan yolların süreci, benzerlikleri, aşamaları ve derinliklerinden beslenen bir yolun ve yolu yürümeye karar veren bir yolcunun hikayesidir. Sahnedeki dansçı kendi deneyimlerini bedenine aktarırken, içsel bilgeliğinin rehberliğini alıyor. Yolun getirdikleri, gösterdikleri içsel olan yolculukla harmanlanıyor. Halden hale geçiş, bazen hiçbir yere gitmeden çok uzaklara götüren, bazen de yer yer dolaştırıp hep yanımızda olan o diğeri ile birlikte açılan yolları gösteriyor.

Esra Yurttut, 2004 yılından beri bağımsız olarak, çağdaş dans temeline oturan müzik, video ve tiyatro gibi farklı sanat disiplinler ile giriştiği ortaklıklar yoluyla projeler üretmektedir. Pek çok dansçı, müzisyen ve oyuncunun bir araya gelmesi ile bugüne kadar Zapturapt, Parantez, sOYUN, OnLaR, Kağıt Gemi, Saat Kaç gibi yurt içi ve yurt dışında sahnelenen gösteriler yaratmıştır.

-----

Sorularımdan Korkmayın, Ben Sadece Bir Dramaturgum
Dramaturji, beden, dans ve tiyatro konuları ile uzun yıllardan beri hem teorik hem pratik anlamda çalışan bir dramaturg/araştırmacı olan Evren Erbatur, yine bu alanlardaki deneyimini ve konumunu ele aldığı bir performatif sunu ile karşınızda. Erbatur’a göre dramaturji sadece sanatta değil, hemen her alanda "anlamın nasıl örüldüğünü" merak eder. Burada da ana hatları belirlenmiş bir kurgu, icra anında meydana çıkan ve çıkarılması teşvik edilen fikir, durum ve somut malzemelerle harmanlanır, seyirci ile daimi bir etkileşim kurarak, anlam üstüne bir oyun oynar. Oyun alanında kendisi olarak duran icracının amacı, bir dramaturgu oynamak değildir şüphesiz. Çalışma hayatı boyunca, hatta yürüttüğü dersler de bile bir koreografinin parçası olduğunu düşünen bu icracı, farkındalığını bir başka biçimde ifade etmek ister. Buradaki çaba, dramaturgun ne yaptığına ve dramaturjinin ne olduğuna ilişkin nüktedan bir yanıt olarak izlenebilir.

Devam
Dansöz

Dansöz

Hiç kimsenin, annesinin bile dönüp bakmadığı kayıp bir kız çocuğunun; Meryem’in hikayesini anlatıyor “Dansöz”. Meryem, dünyanın ağırlığını gövdelerinde taşıyan çocuklardan. Fakat günün birinde, duyduğu bir müzikle, bütün hikayesi aniden değişiyor: Meryem, kökleri kadim ritüellere kadar uzanan oryantali ve dans ettikçe daha da büyüyen gövdesindeki hafifliği keşfediyor. Bakışlar ilk kez üstüne çevriliyor.

Tüm bakışların üstüne çevrildiği andaysa, Meryem, bakışın da kendi ağırlığıyla geldiğini; hatta bazen görülmenin en ağır yük olduğunu, bakanın neredeyse her zaman gördüğünden fazlasını talep ettiğini fark ediyor…

Buradan sonrası ise kıyamet!

“Çölün tek gözü vardır, o da Allah’ındır. Tek Allah’ın nazarı üstündeymiş gibi oynayacaksın…”

Devam
Girls

Girls

Yeryüzünde kızlara uygun olmayan bir yerde hayatta kalmaya çalışan üç kız çocuğunun hikayesi olan Girls; kendine merkez aldığı yerden, dünyada kız çocuklarına ayrılan alanla savaşıyor. Bu savaşı verirken kendine lütuf olarak verilmiş tüm renkleri ve materyalleri, silah olarak kullanıyor. Geldiğimiz bu yolda, bize ayrılan sınırlar hayallerimize de hükmedebilir mi? Bir kızın büyüyünce yapabileceklerine dair duvarları, onun aklına kim koyar? Pembe renk, bir terörist kadar suçlu olabilir mi? Halee, Ru ve Ti, düştükleri kıyamet gibi yerde, çocuklukları, arkadaşlıkları ve kadınlıkları ile sınanırken tekinsiz bir yolculuğun kapıları aralanıyor. Oyuncak bebeklerinizin saçlarını tarayın, oyun başlıyor.

Devam
Close Up

Close Up

Koffi Kwahulé’nin 2020’de tek erkek oyuncu için yazdığı Close up metni öncelikle yapısal
açıdan yazarın kendine has biçimi dolayısıyla başka bir anlatım, bakış ve biçim öneriyor.
İnsanın yaradılışından bu yana erkeğin temsil ettiği bütün arketiplere yakın plan yapıyor.
Daha derine inmek istiyor. Bunu, daha önce oyunlarında ve romanında da kullandığı,
yazıldığına göre insanların yoldan çıktığını, artık lağımda yaşadıklarını anlatmak için bir
sene bok içinde yaşamını sürdüren peygamber Ezekiel’in isimini verdiği bir katil, tecavüzcü,
pedofil ve nekrofil aracılığıyla gerçekleştiriyor. Ezekiel bir nevi sanatçı ve artık tecavüzlerle
geçen yıllarda taslağını hazırladığı o baş yapıtını yaratmak istiyor. En büyük dileği de
hikayesini, hiçbir telif ücreti kabul etmeden, sadece “anlatmak adına, bir şey kanıtlamak,
kendisini savunmak için değil”, Hollywood ile paylaşarak, “ Anne, kedi, baba, köpek,
çocuklar, kırmızı balık”ın ekran karşısına geçip izleyebileceği bir aile filmi çekilmesini
sağlamak. O sıradan biri, aramızda, bizimle aynı kırmızı ışıkta bekliyor, aynı meyhanelere
gidiyor, aynı cenazelerde ağlıyor, aynı tap dansı kurslarına gidiyor.
Kadının öldükten (öldürüldükten) sonra bile bozulmaya çalışılan bedeni sahnede, aynı
anda bir canavar, katil, iyi eğitimli bir oğul, kurban, sanatçı, peygamber olan bir erkek
tarafından, sadece dil ile ele alınıyor. Dilde kabul ettiğimiz ve normalleştirdiğimiz kadının
erkek tarafından bozulan bedeni, imajı, yeri kaçacak hiçbir yer bırakmadan irdeleniyor.
Cesaretli tınılara gitmekten çekinmeyen, her paragrafın başka bir sese dönüştüğü “klasik
jazz” metni olarak Close up, erkeğin, erkekliğin, erkek egemen sistemin kara deliğine
giriyor. Kadının bu savaştaki yerini, neye inandığını/inandırıldığını, fantezilerimizdeki
yerini, erkek beynindeki varlığını sorguluyor.

Devam
Sıfırdan

Sıfırdan

İnsan aç kaldığında ne kadar ileriye gidebilir? Peki ya çözüm ileride değilse, ne kadar geriye dönebilir? Sıfırdan; sizi, hayatındaki tüm hırsızlara göz yuman bir adamın hesaplaşma gününe çağırıyor. Yıkılan hayallerin, çalınan mutlulukların suçlusu gerçekte kim? Herkes hesaplaşmaya hazırsa, kimsenin kârlı çıkamayacağı bir alışveriş başlıyor!

Devam
Herkes Yolunda

Herkes Yolunda

Herkes Yolunda, yakın çevresindeki insanların aksine “Gitme” yi henüz hiç deneyimlememiş genç bir kadının, gitmeye cesaret edişini anlatmaktadır. Karakter, seyirciyle birlikte önce odanın dışından sokağa, sokaktan ormana, denize ve en son bozkıra varan masalsı bir yolculuğa çıkmaktadır. Genç kadın, gitme ve değişme cesaretini kıran toplumsal düzene, ikili ilişkilere, aile yapısına ve büyükşehir yaşantısına karşı dürtüsel tepkiler vermek yerine, kendine özgü alaycı üslubuyla bunları sorgular ve tüm bu olgularla baş etme mücadelesi verir.
Herkes Yolunda, tiyatro, dans ve performans alanında çeşitli projelerde yer alan ve kendi projelerini de üreten sanatçının yazıp yönettiği ve aynı zamanda oynadığı ilk oyundur. Özgün ses tasarımının ve oyuncu bedeninin fiziksel sınırlarını araştırmaya yönelik düzenlenen hareketlerin merkezde olduğu bir hikâye anlatıcılığı biçimi kullanılarak oyunun masalsı dünyası kurulmaktadır. Oyuncunun, hareket ritmi, zaman, mekân ve seyirci ile kurduğu ilişki sahnede, karaktere özgü olan “oyunsu” tavrı yaratmaktadır. Karakterin; kent, sokak ve kadın-erkek ilişkilerine dair meseleleri ile kurduğu ilişki direkt, alaycı ve sorgulayıcı bir tavır üzerinden gerçekleşmektedir.

*Sanatçı, Sevgi Soysal’ın Tutkulu Perçem ve Tezer Özlü’nün Yeniden Akdeniz adlı öykülerinden ilham alarak yola çıkmıştır.

“Herkes gitti.
Gidenlerin dikenleri ile kalakaldım burada.
Şimdi kim çıkaracak bu dikenleri?
Bozkıra gideceğim. Annem bekliyor beni. O, çıkarır dikenlerimi.
Yetişmem lazım…
Yola çıkmam lazım…
Çok geç kaldım.”

“Şu an gündüz mü yoksa gece mi?
Tam bu an için ne diyorduk? Gecenin gündüze dönmeye yakın o anı…
Gece bile gündüze dönüyorken, neden kimse bana… Şşhh!
Sözcükler olmadan anlatmanın bir yolunu arıyorum. Tam şu an.
Düşüncemi izleyebiliyor musunuz?”

------------

"Oyunun 1.30 dakikalık bölümünde fotosensitif epilepsiyi tetikleyebilecek ışık kaynağı kullanılmaktadır."

Devam
Sepin Kafası

Sepin Kafası

Hadi, yetişkin olmaya dair ve anlamlı sohbet edelim. Sorularınızı alın gelin.
ilişkiler,
regülasyon,
ebeveynlik,
aşk,
yas,
sevmek ve başka ne isterseniz… Üzerine teknik, pratik, komikli ama her zamanki gibi sadece tecrübeden ve bu sefer birbirimizin gözlerini ekrandan görerek değil, sesini kulaklıktan duyarak değil. Bu sefer yan yana, omuz omuza, aynı mekanda, Bahçe Galata’da.
Hasretle.
Sepin Kafası podcastinin yaratıcısı ve yayıncısı Sepin Sinanlıoğlu’nun sunumu ile dinleyici buluşması Bahçe Galata'da,

Devam
Salondaki Fil

Salondaki Fil

Bir düğün salonu. Salonun ortasında kocaman bir fil, çevresinde görülmeyen, görülmek istenmeyen gerçekler.

Kafasının içi seslerle, çelişkilerle dolu, varlığını başkaları üzerinden oluşturan bir kadın. Nereye ait olduğunu, ne olduğunu bulamamış bir şekilde toplumun katmanları arasında sıkışıp kalır.

Toplumun farklı kutuplarından, doğruları ve kabulleriyle şekillenmiş üç insan, kurdukları hayallere inanarak bir düğün salonunda, bir filin etrafında buluşurlar.

-kararlarımızı gerçekten biz mi veriyoruz?
-gerçekten olduğun yere mi aitsin?
-gerçekten mi?

Devam
Aşalım Bunları

Aşalım Bunları

Belirsiz bir çift eve japon balığıyla döner; balığa istediği her şey olabilme şansı sunmaya çalışırlar. Bu çabanın ta kendisi balığın ölümüne sebep olan heteronormatif bir aile trajedisine dönüşür. Biri sivil toplumda, diğeri de teknoloji sektöründe markalaşmayı hedefleyen bu çift; asansörlerinde gerçekleşen bir çocuk ölümünün gölgesinde hayallerine ve fırsatlara tutunma çabasını nasıl sürdürebileceklerini araştırırlar. Bu yası ne kadar sahiplenebilirler, ne kadar geride bırakabilirler? Kişisel çabaları onlara sıkıştıkları akvaryumda nefes olur mu? Yoksa ne kadar uğraşırlarsa uğraşsınlar bu bitimsiz krizin etkisinde savrulacaklar mıdır? Peki yasın performansı ürünleşebilir mi?

Devam
Hücre Kasabası

Hücre Kasabası

'Hücre Kasabası' aynı isimli kurmaca bir kasabanın içinde, kasabanın kurallarına uyum sağlamaya çalışan iki kişinin aşkını konu alan ve fantezi edebiyat türünden esinlenmiş bir fiziksel tiyatro oyunudur. “Hücre Kasabası’nda kimse kendini göremez.” İki kişinin birbirlerine duydukları aşk, onları kuralları yıkmanın eşiğine getirirken bir yandan da istenmeyen sırların ortaya çıkmasına ve beklenmeyen yüzleşmelere sebebiyet verir.

Devam
Terörizm

Terörizm

Terörizm oyunu kaygı ve hınç içindeki insanları resmeder. Oyun bir hava alanında bomba alarmıyla başlar. Bunu bir intihar ve şehrin göbeğinde bir patlama takip eder. Zaten kendisiyle başı dertte olan, anlamsızlık, yetersizlik ve hissizlikle mücadele etmeye çalışan insanlar toplumsal düzeyde sarmalandıkları bu şiddetle beraber kendileri de şiddetin üreticisi haline gelirler. Bu durum bir sarmal şeklinde ilerler. 2000 yılında Rus yazarlar Presnyakov Kardeşler tarafından yazılan Terörizm oyununun bugünün Türkiye’sinde -ne yazık ki- son derece güncel olduğunu düşünüyoruz.

Devam
Nifas

Nifas

Nifas: Doğum yapan kadının rahminden gelen kan. Lohusalık hali.

Zeynep, Asperger sendromlu eşi Mert’in de desteğiyle bebeğine alışmaya çalışmaktadır. Bir sabah Ada’nın beşiğinde olmadığının anlaşılmasıyla her şey alt üst olur. Kendini bir türlü anne gibi hissedemeyen Zeynep, bu yüzden onu suçlayan kayınvalidesi Sevim, ona annelik konusunda sürekli tavsiyelerde bulunan kız kardeşi Özlem, Ada’nın yokluğunda krizler geçiren Mert, kayıp bebek muammasını çözmeye çalışır…
Ne kadar karışık?
Cevabı yok çünkü.
Cevabı olması şart mı?
Herkesin aklı cevap istiyor.

Devam
Geri Dönüşü Yok

Geri Dönüşü Yok

2006 senesinden beri devam eden Yeni Metin Yeni Tiyatro Projesinin festival ayağı olarak 2012’den beri GalataPerform’un hayata geçirdiği ve Türkiye’nin oyun yazarlığı odaklı tek tiyatro festivali olarak yolculuğunu sürdüren Yeni Metin Tiyatro Festivali 12 kapsamında her sene Yeni Metin Atölyelerinde yazılan oyunlardan bir seçki festival bünyesinde oyun okumaları olarak tiyatro profesyonelleri ve seyirciyle buluşuyor.

Seçkide 11. festivalde de yer alan ve Senenin Oyunu ödülünü alan Sena Işıldar bu sefer distopik bir dünyada geri dönüşüm ve varoluş hikayelerini işliyor.

Mucizevi geri dönüşüm dünyasına hoş geldiniz!
Bu oyun, siz yukarı bakarken; size dünya ve onun altının hikayesini anlatacak.
Bu oyun; iyi ve kötü kararın ve hür iradenin sonucunda kısmete neyin düştüğünü anlatacak.
Bu oyun; gerçek ama fantastik derecede inanılmaz.

Devam
Delibo - Gençliğimin Kara Kuyusu

Delibo - Gençliğimin Kara Kuyusu

Hayatının son 18 senesini İzmir’den uzakta geçiren Yusuf’a bir telefon gelir, Delibo kaybolmuş! Delibo’nun kayıp ilanıyla beraber İzmir’e geri dönmek zorunda kalan Yusuf bir anda mahallesi, arkadaşları, kaçtığı meseleleri ve babasıyla baş başa kalır. Bornova, Basmane, Karşıyaka, Alsancak, Pasaport gibi mekanlarda Yusuf, Delibo’yu arar.


Kaybeden olmadan, kaybetmeyi dilemiş Yusuf’un hayal kırıklıkları mahalle mahalle artarak gelir üzerine. Bir de üzerine yıllardır görmediği, bir doğum gününde masadan kalkan Yasemin eklenir. Delibo artık bulunmalıdır, çünkü Delibo hem geçmiştir hem bugündür, beynelmilel İzmir’dir, Yusuf’u karabasan gibi rüyalarından kurtaracak yegane kişidir, belki de kendini arayan Yusuf’un döneceği evin anahtarıdır.

Devam
Tropikal Kapısı

Tropikal Kapısı

Esme Madra ve Büşra Albayrak tarafından yaratılan bu oto-kurmaca oyun, bizi 2023 yılının
İstanbul’unda yaşayan iki yakın arkadaşın hayatlarına götürüyor. Hikaye, ikilinin birbirine
yolladığı sesli mesajlarla bir kaç aylık bir dönemde olup bitenlere ve karşılaştıkları zorluklara
odaklanarak gelişiyor.

Devam
Bay Samir

Bay Samir

“Asil bir yaşam mücadele ile geçer. Rezil bir yaşam ise daha çok mücadele ile geçer.”
Hayatla mücadele etmekten yorulmuş olan Bay Samir; bir iş çıkışı her akşam yürüdüğü yolun yabancılaştığını fark eder. Bu yol üzerinde bulunan ve sürekli seyrettiği tuhafiye dükkânı yıkılmıştır. Vitrininde yıllardır duran çirkin plastik manken ise ortadan kaybolmuş, Bay Samir’in anılarıyla birlikte huzurunun kırıntılarını da yanında götürmüştür.
Lodoslu bir akşam, Bay Samir’in Taksim ile Şişli arasındaki spiritüel yolculuğu böyle başlar. Yollar, kaldırımlar, kuşlar ve yalanlar üstüne bir hikâye…

Devam
Boomer'ı Gördün Mü?

Boomer'ı Gördün Mü?

Nesrin ve Sarp, evliliklerinin rutini içinde sıkışıp kalmış bir çifttir. Her gün aynı sohbetler, benzer yemekler, bir türlü tamir edilmeyen bir sigorta kutusu... Bu döngünün içinde kedileri Boomer’ın bile bir rutini vardır. Fakat bu kez Boomer’ın evden gidişi her zamankinden farklıdır ve daha önce konuşulmamış bazı konuları açar.
Duman kokusunu alıyor musunuz?

Devam
Yüksek İrtifada

Yüksek İrtifada

İranlı üç kadının, 1980 sonrası sosyal hayatı da fonuna alarak evrensel hikayeler anlattığı “Yüksek İrtifada” oyunu, bu üç kadının gerçek hayat hikayelerine dayanıyor. İran-Irak savaşı sırasında ulusal bir kahraman kabul edilen bir pilotun eşi, ünlü bir futbolcunun metresi olan genç bir kadın ve İranlı başarılı bir dağcı. Zamandan ve mekandan bağımsızlaşan, yeni bir zamana birlikte taşınan, yerle gök arasına emanet edilen bu hikayeler yüksek irtifada kesişiyor.

“Yüksek irtifada yürümek yerde yürümekle aynı değil.”

Devam
Kevgir

Kevgir

“- Ana karada mahsur kalan son iki insan biz olmayalım Doktor?
- Bir ustayla devamlı aynı odayı paylaşmak fikri… Kötü anlatılan bir fıkra gibi…”

Bilinmeyen deliklerin zamansız ve amansız açıldığı, delik deşik bir distopyada.
Hayatta kalmış belki de son iki insan. Serbest meslek erbabı Nerk Usta ve her şeyin pekbiliri Doktor Ca. İki aykırı karakter. Çatışma, çekişme, didişme, boşluk, delik-deşik bir dünya, kurtarılma ümidi, yer yer inziva, bolca yekzemin özlemi... Erzakları hızla tükenirken... Birlikte tekrar keşfe çıkmalılar mı? Uzlaşarak... Hayatta kalmak için... Birbirlerine rağmen ve birlikte... Hala yaşıyorlarken... Şimdilik... Sonuçta... Bir günde ne değişebilir ki?

Türkiye sahnelerinde ilk defa sahnelenen, o Sahne’nin, o distopik Komedisi ‘KEVGİR’,
Toplumsal uzlaşı meselesini mizahi bir dille irdeliyor.

Devam
Devlet Baba

Devlet Baba

Fişler bizim ne aldığımızın kayıtlarıdır.

Ne aldığımız aslında bayağı bir şey anlatır. Hepsi birer hikayedir. Hepsi bir şeyler söyler bize. Kim olduğumuzu. Tam olarak burada ve şu an. Neye ihtiyacımız olduğunu. Neye ne kadar ödeyebildiğimizi…

'Devlet Baba' oyununda serbest meslek erbabı Kerim’in 1 sene boyunca biriktirdiği fişlerin hikayesine şahit olurken, aslında bu fişlerin sahipleri hakkında ne kadar çok şey söylediğini fark edeceğiz.

Devam
İki Davetli

İki Davetli

Olacaklardan habersiz iki davetli bir kadın, bir erkek bir anda kendilerini sahnede bulurlar.

Devam
Gölge Otobanı

Gölge Otobanı

Hayal etmek için umuda mı ihtiyaç vardır? yoksa umut için hayal etmek yeterli midir?

Bir arabada birbirine yabancı, tesadüfen bir araya gelen üç kişi yolculuk ederler. Başlarından geçen bir olay bu yolculuğun seyrini değiştirirken, karakterleri belleğin ve zamanın içinde farklı bir yolculuğa sürükler. Göçün merkezinde, bu topraklarda geçen, tesadüfi ve sıradan gözüken bu yolculuk, üç karakteri evin, umudun ve her şeye rağmen peşinde koşulacak hayallerin izinde sürükler.

"Karşılaşmalar" üçlemesinin ikinci oyunu olan "Gölge Otobanı", birbirinden farklı üç kişinin yolculuğunu gerçek ve kurmaca ikilemine taşıyarak, geçmişin, geleceğin ve şimdinin ekseninde akan bu yolda göçü, aidiyeti ve umudu yine sinemanın dilini kullanarak anlatmaktadır.

Devam
Öbür: Sonsuza Kadar

Öbür: Sonsuza Kadar

Öbür: Sonsuza Kadar, Proje Difüzyon ekibinin vampirlik temasından yola çıkarak metin üretimi ve sahneleme süreçlerinde güncel anlatım olanaklarını araştıran yeni tiyatro oyunu.
Oyundaki altı karakterin yolları, günümüzde Paris’in merkezinde yer alan bir gece kulübü olan La Mutinerie’de kesişir. Gece boyunca Fransız iki genç aşık, onları ölümsüz yapacak gizemli bir vampir bulmaya çalışırken, ülkelerinden gitmek zorunda kalan Türkiyeli karakterlerle tanışırlar. Gecenin, karanlığın ve gizli arzuların izinde günümüz dünyasında yeni aidiyetler ve kimlikler peşinde koşan bu karakterler sonunda kaçınılmaz olarak benzer bir gerçekle yüzleşir: sonsuz olan gelecek değil, şimdidir.

Devam
The Wasp (Yaban Arısı)

The Wasp (Yaban Arısı)

aradan geçen 10 yıl sonrasında intikam amacıyla bir akşam yemeğinde tekrardan bir araya gelen iki lise arkadaşının birbirlerinden bağımsız ve belki de bağımlı olarak değişen hayatlarını konu ediniyor.

İnsanların değişebileceğine inanıyor musunuz? Çocukluğunuzun geleceğinizi etkileyebileceğine inanıyor musunuz?
Hayatınızı değiştirmek için ne kadar ileri giderdiniz?

Olivier ödüllü oyun yazarı Morgan Lloyd Malcolm tarafından yazılan The Wasp, çocukluktan yetişkinliğe taşınan bir kini araştıran psikolojik gerilim bir tiyatro oyunu.

Merak uyandıran yapısı ile arkadaşlık, çocukluk istismarı, travma ve intikam kavramlarını sorgulamamızı sağlayan oyunumuz The Wasp sizlerle

Devam
Fok Derisi KAVUŞMA!

Fok Derisi KAVUŞMA!

Yuvayı dişi kuş mu yapar? Peki bu yuva kimlerden ve nelerden oluşur?
Bir çatıya sahip ama anne olmak isteyip olamayan beyaz yakalı bir kadın Dilek.
Bir çocuğa sahip ama kendi ailesiyle aynı çatı altında yaşayamayan Türkmen bir bakıcı Gül.
Aile dediğimiz kavramı, kendi yuvasını tamamlamaya çalışan bu iki kadının vazgeçtikleri, fark
ettikleri ve kendileri çok tanıdık.
Farklı sosyal statüde ve coğrafyadan olan Dilek ve Gül’ün anlattıkları, gerçek deneyimlerle
harmanlanmış, trajikomik hikayelerden oluşmaktadır. Masallar, kuşlar, şarkılar her zaman
bizimle.

*Kurtlarla Koşan Kadınlara selam olsun.

Yapım desteği: Pax Sahne

Devam
Animus

Animus

Büyük tanımlamalara ihtiyaç duymadan öylece bakıyoruz. Görmeyi arzuladığımız şey bize idealize edilen şey değil. İçerde başka türlü bir enerji var. Bu bilinç dışı eril enerjiye alan açıyoruz. Arketipleri gölge olarak yanımızda tutuyoruz fakat hepimizin animusu kendi yolunu çiziyor. Değişen hatta dönüşen tüm psişemizle ilerliyoruz.

Yaratım ve Dans:

Nira Naz Kavaklı
Rayna Keleş
Berfin Feraye Şentürk
Harika Onur Yıldırım

Devam
Eşyalı Kiralık

Eşyalı Kiralık

Eski günleri hatırladık birden.
Şimdi değil büyüyünce
Yılbaşında
Arada saklanıyorum buraya.
Lisede başka bir adamdın oğlum sen.
Ilık. Yatmadan içtiğim süt gibi, yumuşacık.
.
Keser mi lan bu?
İflah olmaz bir romantik
Rüya görüyorum en çok da uçtuğum...
Ama unutamıyorsun işte.
Lise aşkım
Ilgar geldi seni soruyor. Ilgar?
Kim?

90’lı yıllar... Bir kanepe... Ve o kanepeden dünyaya bakan biraz kırgın, biraz yarım ve kabuğunu çatlatmayı bekleyen beş kişi.
Üçlemenin ilk oyunu olan “Çekil! İtme Beni”de mekansız, zamansız bir dünyada gördüğümüz bu beş kişiyi, üçlemenin son halkası olan “Eşyalı Kiralık”ta dört duvar arasında bir evin salonunda görüyoruz.
Sıla Erkan’ın yazıp yönettiği oyun, büyüyememe hallerimizi bir sitcom estetiği içinde anlatıyor.

“Sen de benden uçmayı öğrenmek istiyorsun.”

Devam