BAHÇE GALATA'DA BU AY
Şairler Mezarlığı
21 Kasım - 20.30
“Bilinen ve bilinmeyenin” sınırlarında gezinen bir hikâye: “Şairler Mezarlığı”
Tiyatro ve şiir türünü buluşturan yepyeni bir deneyim, şiir ve bedenin içe geçtiği gerçeküstü bir dünyaya yolculuk.
Fiziksel performans ile ‘şiir’ türünü odağına alan bir anlatıyı tiyatro sahnesinde buluşturan “Şairler Mezarlığı” yeni, özgün ve yaratıcı bir yaklaşımı benimseyerek, iki ruhun ; biriktirilmiş hatıraların, unutulamayanların, damakta iz bırakmış tatların ve hiç yaşanamamış hayatların, ‘şiirler’ sayesinde bir araya gelme öyküsünü anlatıyor.
Ölümün ötesinde, varlığın ve yokluğun iç içe geçtiği bir yerde, iki “ruh” : ‘Mısra’ ve ‘Piraye.’
Çocuklarını Dünya’da bırakmanın acısını taşıyan bir anne ve Balat’ta, Dünya’ya doğamadan “kıyıya bırakılmışlar arasına” defnedilmiş bir bebek.
Doygunluğun doyumsuzlukla, acının merakla birleştiği bir uzak evrende, iki ‘ruh’un zamansız ve mekansız buluşması:
“Şairler Mezarlığı” …
“Demirin sarısını altın görüp içtiğimiz sudan değerli sanırken bana geçen günü sormayın sakın.”
Size, yepyeni ve özgün bir tiyatro deneyimi sunmaktan heyecan duyuyoruz.
Geçmişin gölgeleri, şiirlerin fısıltıları ve mistik çatışmaların içinde, her bir anın gizemli yankısını, “vazgeçilmez olmayışın ayak seslerinden” , iki şairden dinlemeye davetlisiniz. Sizi sıradanlığın dışına çıkarak bilinmeyene doğru bir yolculuğa çıkaralım!
“Şairler Mezarlığı” ,
“A.H.E.N.K” ile sahnede!
Kaşık
22 Kasım - 20.30
“Okyanusta geceleri karşılıklı geçen gemiler, kısa bir süreliğine birbirine ışık tutarlarmış. Sadece birbirlerinin varlığını fark etmek için. Geceleyin, kocaman bir hiçliğin ortasında yalnız olmadıklarını görmek için. Bu hikayede biz gemiyiz. Ve karşılıklı geçtik. Işığımızı yaktık. Şimdi de devam etmemiz lazım. En azından ışığımız vardı.”
DevamTerörizm
22 Kasım - 20.30
Terörizm oyunu kaygı ve hınç içindeki insanları resmeder. Oyun bir hava alanında bomba alarmıyla başlar. Bunu bir intihar ve şehrin göbeğinde bir patlama takip eder. Zaten kendisiyle başı dertte olan, anlamsızlık, yetersizlik ve hissizlikle mücadele etmeye çalışan insanlar toplumsal düzeyde sarmalandıkları bu şiddetle beraber kendileri de şiddetin üreticisi haline gelirler. Bu durum bir sarmal şeklinde ilerler. 2000 yılında Rus yazarlar Presnyakov Kardeşler tarafından yazılan Terörizm oyununun bugünün Türkiye’sinde -ne yazık ki- son derece güncel olduğunu düşünüyoruz.
DevamYabancı
23 Kasım - 20.30
Meursault bu oyunda ilk ve son kez başından geçenlerin öyküsünü anlatıyor: Var oluşuna kast edenlerin öyküsünü…
Cinayet işlediği için değil ama annesinin cenazesinde sütlü kahve ve sigara içtiği için; üstelik bu ahlak dışı tavrını utanmazca kabul ettiği için idama mahkûm edilen Meursault’nun hapsedildiği hücrelerin sonuncusundayız… Birkaç gün önce Fransız milleti adına verilmiş bir kararla bir iki saat sonra devasa bir meydanda ibret-i âlem için kafası kesilecek olan Meursault’nun son dakikalarına tanıklık edeceğiz… Biz, karar açıklanırken duruşmada ayağa kalkması istenen seyirciler son kez onun karşısındayız.
Öbür: Sonsuza Kadar
24 Kasım - 20.30
“Bir şeylerin anlamını bulmayı bekliyorsan, onu burada bulamazsın. İnsanların olduğu yerde.”
Proje Difüzyon ekibi yeni oyunları “Öbür: Sonsuza Kadar” da vampirlik temasından yola çıkarak metin üretimi ve sahneleme süreçlerinde güncel anlatım olanaklarını araştırıyor.
İnsanlığın hüküm sürdüğü sömürü, şiddet ve yıkımla dolu bu dünyada yaşadıklarımızın yarasını tür değiştirmek sarabilir mi? İçinde sıkıştığımız bu döngüden çıkmamız için nelerden vazgeçmemiz gerekir? İnsan tarihinin sonu geldiğinde yasımızı nasıl tutarız?
Oyundaki altı karakterin yolları, günümüzde Paris’in merkezinde yer alan bir gece kulübü olan La Mutinerie’de kesişir. Gece boyunca Fransalı iki genç aşık, onları ölümsüz yapacak gizemli bir vampir bulmaya çalışırken, ülkelerinden gitmek zorunda kalan Türkiyeli karakterlerle tanışırlar. Gecenin, karanlığın ve arzuların izinde günümüz dünyasında yeni aidiyetler ve kimlikler peşinde koşan bu karakterler sonunda kaçınılmaz olarak benzer bir gerçekle yüzleşir: sonsuz olan gelecek değil, şimdidir.
Üç Tunç Tas
27 Kasım - 20.30
Kadın ve Erkek, ilişkilerinin sonuna yaklaşmış, birbirlerini çok seven ancak sürekli kavga eden bir çifttir. Yine rutin tartışmalarını yaptıkları sırada aniden bir ses duyarlar. Varoluşçu sorgulamaları içinde olan terapiste aittir bu ses. Çift, mutsuz ilişkilerini kurtarmak için terapist ile çalışmaya karar verir. Kadın ve erkek tüm kavga, sorgulama ve yorgunluklarıyla terapi koltuğuna oturur. Artık herkes için yüzleşme zamanıdır. Terapist bu yüzleşme için kendi özel yöntemlerini kullanılmaya başlar…
DevamBeyaz Mürekkep: Derine
28 Kasım - 20.30
Beyaz Mürekkep: Derine performansı, sanatçının hem kendisi hem de ilham aldığı birçok kadın yazar, şair ve sanatçı odağında yürüttüğü otantik benlik araştırması sonucunda meydana gelmiştir. Hayattaki varoluşunun temelinin yaratıcılığı ve sanatsal üretimi olduğuna inanan bir kadının, kendini gerçekleştirmeye dair özlemleri, çevresiyle kurduğu gündelik ilişkileri ve gerçek benliğine dair keşifleri; söz, hareket ve enstalasyon enstrümanlarıyla anlatılmaktadır. Disiplinler
arası performansın oluşum sürecinde Otantik Hareket pratiği deneyimlenmiş, sahne görsel-
işitsel bir estetik alan olarak kurgulanmıştır. Koreografi seyirciyle kurulacak interaktif ilişki
potansiyellerine açık ve bunları destekler nitelikte tasarlanmıştır.
Köprüden Önce Son Çıkış
29 Kasım - 20.30
"Sabah erken, hava karanlık
Her gün aynı şey!”
Yaptıkları meslek ne olursa olsun herkesin yaşadığı o karanlık sabahları anlatan Köprüden Önce Son Çıkış, hayata devam edebilmenin yollarını arayan ev arkadaşı üç genç kadının mücadelesini anlatıyor.
Toplumsal yargılardan ve bu yargıların getirdiği korkularımızdan arınmamız mümkün mü? sorusunun yanıtını arayan oyun Ga Kolektif tarafından üretilmiştir.
Yıldız
30 Kasım - 20.30
Yıldız. Beş kişilik bir ailede yaşayan bir muhabbet kuşu. Limonlu salatalığı, Bilge’yle tuvalette kitap okumayı, Serap’ın Hamdi’ye bağırmasını, Ela ağlayınca omzuna konmayı ve Ece’nin mor ayakkabılarının içine saklanmayı çok seviyor. Bir gün evden kaçtı. Bu bir çırpıda keşfedilemeyecek kadar geniş dünyadan bir sürü şey öğrendi. Buna büyümek deniyormuş meğer. Bir de şimdi gelmiş hepsini bize anlatıyor. Bir parka tünemiş, gelene geçene sesleniyor.
“Kaybolmak için mi gittin, bulunmak için mi?
Bulmak için.
Ama nereyi, bilmiyorum.”
Mutlu insanlar nerede yaşar? Peki mutlu kuşlar nerede yaşar? Mutlu bir Yıldız nerede yaşar?